| Turkish | English | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | ardından gelen | next adj. | ||
|
What happened next was a mystery. Ardından gelen şey bir gizemdi. More Sentences |
||||
| General | ardından gelen | ensuing adj. | ||
|
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished. Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum. More Sentences |
||||
| General | ardından gelen | following adj. | ||
| General | ardından gelen | acolouthic adj. | ||
| General | ardından gelen | acoluthic adj. | ||
| Turkish | English | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | hemen ardından gelen | immediate adj. |
| General | birbiri ardından gelen | alternate adj. |
| Colloquial | ||
| Colloquial | hemen ardından gelen | next in line adj. |
| Idioms | ||
| Idioms | hemen ardından gelen | at (one's) heels expr. |
| Idioms | hemen ardından gelen | at someone's heels expr. |
| Idioms | ardından gelen şey ... | the next thing... expr. |
| Trade/Economic | ||
| Trade/Economic | tasfiye halinde daha öncelikli alacaklı grupların ardından gelen borçlar | subordinated debt n. |
| History | ||
| History | altın çağın ardından gelen daha az parlak döneme ait veya ilişkili | silver adj. |
| Geography | ||
| Geography | yeni ve dolunayın hemen ardından gelen med cezir | spring tide n. |
| Slang | ||
| Slang | ilk sıradakinin ardından gelen şey | second banana n. |
